Lütuf

CEO’s Üst Düzey Yöneticilerin İş ve Yaşam Dergisi/2009/Sayı:63

İnsana bahşedilen en önemli şey…. Lütuf.. Hep var aslında. Değerini bilmeli.. Kişi karar verinceye kadar, karar verdiği şeye kendini adayacağı zamana kadar tereddütler yaşar, girişler ya da geri çekilmelerin içinde bulur kendini. Lütuf bazen beklemediğimiz bir anda şaşırtıcı olabilir bazen yavaş yavaş onu kendimiz elde ederiz. Yaptıklarımızın hayatta bir sonucu var, iyi ya da kötü. İyinin de bedeli var, kötünün de… Ama bize gelen lütfu, eğer gerçek bir lütuf olarak nitelendirebiliyorsak bu iyi. Evren bizi lütuf/larla ödüllendirir. Yaşama karşı haz ve heyecan duyarız. Bitmek bilmeyen bir gücün ve neşenin  içindeyizdir. Ne istediğimizi bilerek yaşamak, amacımıza uygun odakların içinde kalarak kendimizin farkındalığının yaratımına neden olacaktır. Daha net, daha rahat, daha sakin ve daha yalın hissedeceğiz kendimizi. Sonuçların sorumluluğunu almalıyız. Bahaneler değil, sonuçlar önemli. Şu an içinde bulunduğumuz şartları belirleyen tek şey bizim verdiğimiz tepkiler ve yaklaşımlardır. Kontrol bizde. Yaşamımızın kontrolü….Dengeyi de dengesizliği de, istikrarı istikrarsızlığı, var olmayı ya da yeterince var olmamayı seçen,  yönlendirebilen, hangisi olmasına karar veren biziz. Bazen lütfun ne olduğunu anlamayız. Başımıza gelen şeyleri birbirleri ile ilişkilendirebildiğimizde ancak farkına varabiliyoruzdur. Ya da her neyse onu lütuf olarak kabul edip etmediğimiz de bize bağlı çoğu zaman.

Nerde en büyük karanlık varsa aydınlık o kadar büyüktür. Işığı nasıl algıladığımıza bağlı. Evrendeki hiçbirşey değişmez aslında, değişen şey insanların algılarıdır. Zorluklar, sıkıntılar engeller ne kadar büyükse, o kadar büyük bir başarı ve ödül vardır. Her olayın bir gerçekleşme nedeni vardır. Hiçbir şey tesadüfen, kötü ya da iyi şans nedeniyle gerçekleşmez. Yaşamımızı etkileyen, başarıları, başarısızlıklara sebep olan insanlar ve olaylar aslında kimliğimizi,  karakterimizi yaratırlar. Hiçbirşey sonsuza kadar iyi ya da kötü devam edemez.

Kendimizi lütfa değer bir duruma getirirsek, onunla karşılaşıp karşılaşmayacağımız konusunda endişe duymayız. Çabalarımız, bunu ergeç sağlayacaktır. Gayret etmezsek, arzuladığımız lütuf bize gelmeyecektir. Bu gerçekliğe  duyulan inanç ve umut çok güzeldir. Hak edecek birşeyler yapmak gereklidir.

‘’Eğer bir insan onu rüyasında görmeseydi, başka bir insan onun yapılabileceğine inanmasaydı, bir başkası da onun yapılmasını istemeseydi, göklere değecek bir şey yapılamazdı. ‘’ Charles F. Kettering .

İşte lütuf denen şey, en son ulaşılan nokta yani sonuç…. Yani hayal edenin de , inananın da, isteyenin de, ulaşılan sonuç itibariyle bunu, ne kadar lütuf olarak değerlendirebildiği ve kabul ettiği. Ya da hayal edebilmek, inanmak ve istemek de bir lütuf olabilir. Biraz da biz yaratıyoruz ve çekiyoruz kendimize. Yeterince güçlü istersek bize bir armağan olacaktır. 

Bize verilen lütuf anında, heyecan ve coşkuya kapılabiliriz. Yavaş yavaş sindirmek, şımarmamak bir erdem olacaktır. Doğru şekilde ve de dengeli davranmak iyi. Ve kıymetini bilmek şart.  Lütfu istiyorsak önemsiz şeylerle zamanı boşa geçirmemeliyiz. Hem kendi içsel gücümüzü , düşünsel gücümüzü isteğimizi ortaya koymalıyız. Eğer yavaşlarsak ya da hiçbirşey hissetmez ve onu hakedecek şekilde birşeyler yapmazsak o bize gelmeyecektir.

Birden fazla lütuf karşımıza çıkabilir. Sebebi de herşeyden önce bizizdir. Bunları bazen görmeyi bilemeyiz, bazen görür değerlendiririz. Hayatımıza sunulan bu olumlu durumları, şans olarak da görebiliriz, öncelikle şükretmek gereğinden, sonrasında bu durumlara layık olmaktan, doğru ve dengeli tavırdan söz ediyorum. Başka türlü durumlarda, olumsuz sonuçlarla karşılaşma riskimiz yüksek. Herkes için umut var, doğal olarak da herkes için lütuf var. Herkes onu farkedemeyebilir. Herkes bunu alamaz, buna hazır ya da razı değildir. İstenir ama beklenir. Bu süreçte ise kendimizi hazırlarız. Egolarımızdan kurtuluruz, zayıf noktalarımızı analiz ederiz. Birçok konuda kabullenme duygusu yaşarız. Herşeyden önce bize sunulan yaşamı bir lütuf, bir armağan olarak algılamak gerekli.

Ne olduğunu anlamakta zorlandığımız, anlamlandıramadığımız, zihnimizdeki yoğunluğu, çok sesliliği, kaosu, susturmalıyız. İçimizdeki karışıklığı, çatışmaları durdurmalıyız. Hevesin, coşkunun evrende bize nasıl iyilikle geri döneceğini göreceğiz. Dingin bir ruh, rahatlamış bir düşünceler ağı, ne istediğini bilmek, ılımlılık ve yansıtılmış bir varoluşla, kutsal armağanları beklemeliyiz. Gelen armağanların ise dönüştürücü ve değişim gücü olacaktır. Doğal gibi görünecekler. Doğalmış gibi davranırsak, lütuf geri çekilecektir. Bu nedenle her sunulmuş ve gelmiş olan şeyi kaybetmemek için idrak ve idare etmemiz, ona güvenle sarılmamız, hassas olmamız, üstün bir şey gibi hissetmemiz ve konsantrasyonu sağlamamız gerekiyor. Çünkü belki de o an sorunlarımızın tamamen çözücüsü bir durum olabilecektir. Bunu alabilecek, değerini anlayabilecek kadar kapasitemiz olmalı ve onunla işbirliği yapmalıyızdır. Onu istedik ama düşüncelerimizle, eylemlerimiz mutlaka içten ve uyumlu olmalıdır.

İkram edilen şey, lütuf, şans, bizim sebep olduğumuz, beklediğimiz, karşılaştığımız,  sebep olduğumuz, her ne ise  yine de bizim üzerimizdeki daha yüksek bir güçten geldiği kesin… Mistik bir enerji. Ve yukarıda saydığımız şartları kendinde sağlayan, hazır olan, entelektüel farkındalığa sahip olan insanlar için muhtemel gelebilecek bir şey. Lütuf ya doğal yolla karmadan genetik kodlardan kişi hak etttiği için gelecek ya zor, çaresiz anlarda ama uygun şartların oluşması durumunda ve ihtiyaç duyulduğunda gelecek…Ya da kendini gerçek anlamda gerçekleştirme anında ve talep ettiğimizde….

Bu nedenle içten bir şekilde kendimizi hazırlamalı ve güçlendirmeliyiz. Gerekli zamanı ayırmalı, gerekli çabayı sarfetmeli, kendimizi bilmeli ve çekebildiğimiz kadar yukarıya çekmeliyiz kendimizi. İşte böyle bir zamanda, başka bir gücün, bizi karşılıksız olarak daha da yukarıya çektiğini göreceğiz.

Kabbalah’dan bir parça… ‘’Arzulamazsanız, elde edemezsiniz. Işık, sadece güçlü bir arzunun olduğu, almak için can atılan yere gider. ‘’

Ruhsal gelişimde, güçlü bir arzuya sahip olmazsak, bağlantıyı kaybederiz. Arzu bir lütuftur. Sürecin bir parçasıdır. Sürekli çaba göstererek kendimizi zorlamalıyız. Bir sonraki arzu dalgası gelene kadar vermeli ve içimizi boşaltmalıyız. Işık icin çok büyük bir arzu duyduğumuz zaman, ışıkla birlikteyizdir.
Heyecanlandığımız, ilham aldığımız anlarda, mutlu olduğumuz, sevgi hissettiğimiz ya da yeni bir şey yarattığımız zamanlarda ışığı hissederiz. Tüm bunlar Işıkla ilişkilendirebileceğimiz deneyimlerdir.  

Herkesin tüm yaşam süresince en güzel, en ihtişamlı lütuflarla buluşmasını diliyorum.

Işıkla kalın….

Ayşen Arıduru

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir