Tanrıçalar ve Efendiler

Black and White Cemiyet, Yaşam ve Kültür Dergisi/2015

“Dans et ruhunla, Parlak Dolunay ışığında…  Bırak kendini rüzgâra ve yalın ol, çıplak toprakta. Sessizce seslen, aç kalbini bana ve izin ver ruhuna misafir olmama. Hatırlayacak ve vakıf olacaksın, o zaman yine kadim sırlarıma.”

Tanrıça, soyut bir ilahi varlık ve birçok kültürde Tanrıça inanışı var. Kültür, din, mitolojik inanışlarla bir oluşum.

Doğanın sırlarıyla doluydu. Unutulmadı. Mucizeler oldu. Efsane oldu. Antik kadim zamanlarda hatırlandılar. Unutmadılar insanlar, yaratılan Tanrı ve Tanrıçayı. Güneşe bakardı erkekler ve boynuzlar takarlardı Avcı Tanrının gücünü uyandırmak ve güçlenmek için, ruhlarında kadınlar, ayın döngülerini izler ve Tanrıçadan öğrenirlerdi şifayı, şefkati ve sevgiyi. O zaman kutsal sayılırdı kadınlar Çünkü Ana Tanrıçanın yaşayan mabetleriydi onlar.

Ay ve Tanrıça arasında güçlü bir bağ var ve kadınlar Tanrıça’nın bedenlenmiş halleri ile,  Tanrıça’nın yürüyen kutsal mabetleri oldu. Bir erkek, bir kadının kalbine ve ruhuna girdiğinde, ona dokunduğunda, onu anladığında içindeki “kadını” kabul eder ve Tanrıça’ya ait parçasını ortaya çıkarır. Bir kadın da aynı şekilde bir erkeği anladığında, temas ettiğinde,  içindeki güçlü “erkeği” kabul eder ve Tanrı’ya ait olan parçayı ortaya çıkarmış olur. Böylece içimizdeki Tanrı ve Tanrıça uyanmış olur ki, bu da enerjilerin dengelenmesi demektir. Yin ve Yang Enerji, birlikte dengededir artık.

Kadınlar, Tanrıça’nın beden bulmuş halidir, o yüzden kadınların içlerindedir Tanrıça. Kadın’ın,  sezgileri güçlüdür, merhametli, sevecen, anlayışlı, doğanın sırları ile kadim sırlarla dolu, yüce bir gönül, büyük bir yürek vardır. Alıcıdır, absorbe eder, uyum getirir, naiftir, yumuşakbaşlıdır, dönüştürücüdür, değiştirir, şefkatli ve besleyicidir. Özgürlüğü verir, karşılıksız verendir herşeyi. Herşeyi bir arada tutar, hırs, ego, güç, zalime karşı, yumuşaklığı ve şefkati kalkan olarak kullanandır. Doğumun özünü, hayatı verendir. Büyütür, çoğaltır, bereket katar herşeye.

“Tanrıça doğadaki her şeydir… Ve doğadaki her şey kutsaldır. Bak, Bu onun yüzü. Dinle, Bu onun sesi. O, Güzel olan her şeyin içindedir, Ve aynı zamanda Üzücü olan her şeyinde…” Avalon’un Sisleri

Tanrıça, Ay’ı seçti, Ay’ın enerjisini aldı, yansıttı. Tanrı da, Güneş’i.  Yeryüzünde tüm yaşayanlar onları görsün, devamlı hatırlasın ve unutmasın diye… Ay ve Güneş hep yükseğimizde. Yücelttiğimiz yerde. Hep bildiğimiz ve gördüğümüz, etkilerini aldığımız, yaşadığımız ama asla ulaşamayacağımız bir yerde.

İçinde bulunduğumuz  bu çağda, eril-dişil dengesi oluşmaya başlıyor. Bu denge içinde, uyum ve ahenk yeniden oluşmaya başlıyor. Artık Tanrıça yeniden doğuyor ve sıfatlarla değil, kendi sırrıyla, saflığıyla. Farkında olarak.  Kadınlar fırsatları oluşturuyorlar, talih getiriyorlar, duygulu, aşk içinde, barış içinde,  sadakatli, neşeli, estetik, besleyici, erdemli, huzurlu ve tedbirli.

Efendiler duruyorlar, uyumlular, hem alıcı, hem verici, kadınlarını sahipleniyor, kudret ve kuvvetlerini hissettiriyorlar. Koruyucu ve kollayıcı oluyorlar. Güven sağlıyorlar, cesaretli, nezaket içinde, yaşamın özünü veriyorlar kadınlarına.

O yüzden açığa çıkıyor dünyanın dört bir yanında Tanrı ve Tanrıça’nın sırları ve hatırlıyorlar insanlar unutulmuş olanları. Naifçe, gerçek ve gizemli sırlar, aktarılıyor kalplere ve durdurulamaz birbirine olan bir akış, istek, anlayış ve hoşgörü içinde. Birlikte bir mutluluk ve sevgi temelinde, misafir oluyorlar ruhlarına birbirinin. Birleşiyor enerjiler, zarafet içinde. Yeniden yaşam başlıyor, başka yaşamlar doğuyor. Uyanıyor Tanrıça içimizde, zaten uyanık olan Tanrı’ya eşlik etmek üzere…

Bu bilinçler daha da dengelenecek, herkes içindekini, gerçek ve sırra uygun yaşayarak ve hissederek. Sessizce kollarımızı açarak karşılayacağız, daha da büyük huzura kavuşmak için. Huzuru, kalplerde hissedebilmek için.

Çatışma olmayacak, kıskançlık, müdahale, uyumsuzluk, beklenti olmayacak. Herşey hoşgörü ile ve durgunlukla gelişecek, yaşamaya ve bize sunulan yaşama layık olacak.  Büyük bir değer ve önem ile,  anın ve ömrün anlamına yüklenecek Aşk. Herkes hak ettiği yerde olacak. Hak edilen yer, kendi kendine belirlenecek. Gizemle, sırla, farklı ve güzel olmak niyetiyle.  Yine kutsal sayılacak kadınlar, baş tacı edilecek, korunacak, izlenecek, sevilecek, kadınlarsa itaat edecekler, hizmet edecekler efendilerine. Tanrıçalar kadınlığını, Efendiler erkekliğini bilecek. Olmalı gereken doğallıklar  ve denge olacak. Büyük bir akış ve sevgi seli ile. Mutluluklarsa daha büyük ve yok edilemez mutlulukları getirecek.

‘’Tanrıçalara asaleti, sevgiyi yakıştırıyorum, sessizliği ve bahşedilmiş sırları özenle korumalarını diliyorum. Efendilere ise, güçlerini mahfuz etmelerini, kadınlarını anlamayı ve her daim mutlu etmeyi..’’

Ayşen Arıduru

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir