Tebessüm

CEO’s Üst Düzey Yöneticilerin İş ve Yaşam Dergisi 2009/Sayı:62

Sermayesiz ve zahmetsiz fiil.. Tebessüm.. İnsanlığın geliştirdiği müşterek lisanlar içinde en fazla rağbet göreni ve en kolay anlaşılanı…İçten geleni.

Bu dünyada, siyah beyazı ile renklisi arasında hiç bir fark olmayan ve hayatı pozitif yönde renklendiren bir şey varsa, o tebessümdür.. Eğer karşınızdaki insan size tebessüm dolu bir bakış sunuyorsa, aranızdaki mesafeyi kapatmak istediği ve bundan da bir korku duymamanız gerektiği gibi bir sonuç çıkarabilirsiniz.. Bu yönüyle tebessüm, karşınızdakini özgürlüğe davettir. Kendisini ifade konusunda ona sunulan rahatlıktır…

Gözünüzün önünde ortaya çıkan bir kusur ya da kabahat karşısında sergilenen ve bünyesinde tebessümü barındırmayan bir tavır, belki kaosa davettir de, aynı durumda sergilenen  bir tebessüm kaosun önünü tıkayan tatlı bir ikazdır..

Size doğru yönelen bir hitabın karşılığı olarak sunulan tebessüm, gözüm ve kulağım sende, seninle ilgileniyorum ve söyleyeceklerini anlama çabası içinde   olacağım demektir..

Anne ya da babasını gören çocukta da tezahür ettiği şekliyle tebessüm, mutluluğun antitezi olan her şeyin hayatın dışına itilmesi, mutlu olma ve mutlu kılma çabasının hayatın merkezine alınmasıdır…Mutluluğun ifadesi, resmidir.

Tüm kapıları aralayacak ve açacak. Olaylara ve kişilere gülümseyerek baktığımızda var olan enerji büyüyecek ve davetler verecektir içeriye doğru. Zorluklar bizi daha güçlü kılar. Vermenin gücüne inandığımızda herşey çok daha güzel olur, kendimizi, inandıklarımızı, vizyonumuzu ve becerilerimizi güçlendirmek istiyorsak, önce biz öğrenmeli, yol gösterilmesine müsaade etmeli sonra da biz rehberlik yapmaya devam etmeliyiz. İtimad etmeli itimad edilmesini sağlamalıyız. Aldığımız, öğrendiğimiz, verdiğimiz herşeye minnettarlık duymalıyız. Bu duyguyla biz, mükemmel olma yolunda olacağız ve mükemmel şeyleri kendimize çekeceğiz. Bunun bedeli ise mesuliyet almadır.

Mesul olduğumuzda öncelikle teşhis yapmalı, sonra üstlendiğimiz şeyin olumlu ve olumsuz sonuçlarına hazırlıklı olmalı, görevi layıkıyla yerine getirmeli ve oluşmakta olan,  yaratımda olan  ve de gerçekleşen herşeyin farkında olmalıyız.

Sezgileri geliştirmeliyiz. Arzulanan herşey, yapılan herşeyde kalite, güzellik ve mükemmelliği hedeflemeliyiz. Bu da, eylemde olan insanların güzellik, zarafet anlayışı ile gelişecektir. Tarz yaratma, temelde olgunlaşacak, zamanla, daha da iyi hale gelecektir. Güzellik, verilen  emeklerin bir göstergesi olacaktır.  Güzel şeyleri yaratırken, tarzımızla, kendi gücümüzle, bireysel ve yaşamsal kalitemizle, heveslerimizle, deneyimlerimizle ve düşünce gücümüzle var olacağız. Tarz, para ile satın alınamaz. Herkesin kendine göre bir tarzı oluşmakta. Ne kadar çok para verecek olursak olalım kimsenin tarzını satın alamayız. Önemli olan özgün bir şey geliştirmek ve üzerine yeni şeyler eklemektir,  sürekli değişim içinde ama hep  daha iyiye doğru.

Tebessüm zincirinde olalım. Birbirimize verdiğimiz bir anlık pozitif enerji, bu zincirde çok daha büyük şeylere sebep olacaktır. Gülümseyen ve mutlu olan insanlar çok daha farklı olumlu bir enerji yayarlar. Umutsuz yaşanan andaki enerji ile mutlu andaki enerji birbirinden farklı. Bu bizi etkilediği gibi çevremizdeki insanları da olumlu, olumsuz yönde etkilemektedir. Bir anlık tebesümlerimiz, etrafımızdaki insanlar için iz bırakacaktır ve bazen biz farkında olmadan, başkaları adına çok değerli şeylerin gerçekleşmesine katkı sağlamış olacaktır.

İç dünyamızda yaşadığımız, bazen sakinlik içinde bazen de fırtınalarla dolu devinimlerimizi, bazen yansıtırız, bazen bizde, içimizde kalır. Anlık tercihlerimiz bunu gösteriyor. Yaşamda elbet herşey, her an mükemmel , hep istediğimiz gibi olmayabilir. İç huzurumuzu , güvenimizi ne kadar güçlü tutarsak, kendimizi o kadar iyi hissedecek, ilişkide bulunduğumuz herkese olumlu enerji ve ışık vereceğiz. Bu yayılmalar sonunda bize geri dönecek. Belki aynı kanaldan belki de hiç ummadığımız başka bir yerden.  

Yaşamı yaşarken, yardım ettiğimiz, paylaştığımız, birşeyler verebildiğimiz insanlardan değil de, başkalarından bazen yardımlar görürüz. Çoğu zaman anlam veremediğimizi düşünürüz. Bize yapılan yardımların, faydaların sahibine ise bir şey yapamamışız hatta yapamayacağızdır belki de. Dolayısı ile kişiler ya da eylemler bazında değil de, neyi nasıl yaptığımızla ve de bunun sürekliliği ile daha çok ilgilenmeliyiz. Hatta yaptıklarımızı bile unutmalıyızdır. Herşeyden önce olumsuzluk içeren, yaşanmış herşeyi hayatımızdan uzaklaştıralım ve geride bırakalım. An’da kalalım. An’da herşey, pozitif de olabilir, negatif de…. Negatifliğin içinden kaçmak, onu ignore etmek yerine, onunla nasıl yaşayabiliriz, nasıl kabullenebiliriz, yara almadan, etkilenmeden, onu nasıl olumlu enerjiye dönüştürebiliriz onu düşünelim. Zamanda aksın gitsin. Müdahaleler , değiştirme hırsları, daha çok engellerle karşılaşmamıza neden olacak. Zaten nereye gittiği belli olan birşeyler var. Neden senkronize olmuyoruz ki an’larla? Neden hep bir yorum içindeyizdir ki?

Hayatı an ve an yorumlamaya, deşmeye gerek yok. Geçmişte kalan herşey olmalı, ŞU AN olmalı ve Gelecek olmalı, hedefler, planlar olmalı ya da plansız olmalı belki de… ama andaki herşeyi ŞAHANE yapmalıyız.  

ŞOV’un içinde bizler varız. Onu, herkesin izlemekten keyif ve tat alabileceği bir hale getirebiliriz, drama yapabiliriz, sıkıcı olabilir veya komedi yaratabiliriz. Biz neyi istiyorsak onu gösterebiliriz kendimize ve seyircilerimize.… Şımarmaksa serbest. 🙂

Gülümsemek barikatları yıkacak, olumsuz herşeyi olumluya dönüştürecektir. Çözümsüz anlar, imkansız olabilenler bile bir umutla değişecek, bu değişimi görebileceğiz. İletişim anında insanlar birbirlerini anlıyorlarsa ve herkes elinden geleni yapacaksa zaten çözüm mutlak şekilde var demektir. Önemli olan herşey ve herkes için en iyi yolu bulmak. Gülümsemek ise bir kilidi açan ya da daha mükemmel yapan,  daha iyiye götüren,  ilerleten, yolları ve  kapıları açan bir  anahtar.  Ayrıca insanlar arasında, birbirlerine doğru çekim yaratan bir unsur. İstek varsa kazanım da var.

İvmelenen bir andan bahsediyorum.  Tüm enerjiler birarada.  Bazen kontrol edebiliyoruz, bazense edemiyoruz. Kazananlarsa gülümseyenler….Andaki masum ortaklığı güçlendirebiliyor daha da yüceltebiliyorsak ne mutlu. Attığımız adımlarda, heyecanla başlıyor, heyecanla devam edebiliyorsak, yarattığımız her durumda, ilham veren, esinlendiğimiz, beslendiğimiz kaynaklar varsa ne mutlu. Sürekli öğreniyor, rehberlik edebiliyor, aydınlatıcı olabiliyorsak ne iyi. Bütün bunları görkemli hale getirebiliyorsak…Gülümseyerek….

Ben değil BİZ diye bakabiliyorsak herşeyden önce…

Ayşen Arıduru

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir