Bırakma Zamanı

CEO’s Üst Düzey Yöneticilerin İş ve Yaşam Dergisi 2008/Sayı 54

Dünyada kendiliğinden işi bırakma ve istifalar giderek artmaktadır. Bunun temelinde yatan CEO’nun bulunduğu organizasyonda misyonunu tamamlamış olması, yerini yetiştirdiği kişilere bırakmak isteği, farklı bir şeyler yapma arzusu, girişimcilik ruhunun ağır basmasıdır.

Bazen bir süre sonra üst taraf ile yaşanan fikir ayrılıkları, şirketin kötüye giden finansal durumu, ekonomik kriz, şirket birleşmeleri, satışı ve organizasyonel değişimler de mecburi olarak  işi bırakmaları gündeme getiriyor. Ayrıca CEO’nun performans düşüklüğü ve yaşadığı stres ve baskı da işten ayrılmalarda etkili olmaktadır.

Rekabetin yoğunluğu, giderek değişen yaşam tercihleri ve kolay olmayan ekonomik istikrarsızlıklar, Dünya’da ve paralel olarak Türkiye’de üst yönetim değişikliklerinde giderek artışa neden oluyor. Artık yöneticilerden beklentiler daha üst düzeye ulaşmış durumda. Bunu kontrol altında tutan, hayatını ve kendini işe odaklayan, hırslı, arzulu yöneticiler kalıcı olmakta, bir diğer trende de bu başarılı CEO’lar için kar payı, şirket ortaklıkları da gündemde olmaktadır.

Haksızlığa uğrayan kişiler de mevcut. Örneğin zor dönemleri atlatıp da şirketi karlı hale getiren, iyi yöneten, sistemi ve düzeni kuran yöneticiler, bir süre sonra organizasyonlarda pahalı hale dönüşmektedir. Bir önlem olarak düşündüklerinde zaten var olan düzeni herhangi bir CEO’nun  daha uygun maliyetlerle yürütebilmesi mümkün olduğundan, şirket eski CEO ile yollarını ayırabilmektedirler. Bunu, daha çok ülkemizde Türk sermayeli firmalarda gözlemliyoruz.

CEO’ların Türkiye’deki ortalama görev süresi 5-7 yıl arasındadır. Daha uzun süreli de olabilmektedir, ama  yurt dışında daha uzun süreli ve istikrarlı. 10 yıl ve üzerinde CEO’luk yapmaya devam eden profesyoneller söz konusu. Gelişmiş ülkelerde daha yenilikçi ve innovasyona önem veren, yeni yönetim modelleri ve uygulamaları daha fazla göze çarpmaktadır. Dolayısı ile daha fazla bireysel gelişim görüyoruz. Yeni kurulan büyüklü küçüklü işletmeler, sürekli nitelikli üst düzey yöneticilere ihtiyaç duymaktadır.  

Türkiye’de sektör değiştirmek isteyen, kendi işini yapmak isteyen, vizyon sorunu yaşayan, mali portre ve mecburiyetden vb sebeplerden dolayı iş değiştirmelerin oranı %9-%15 arasındadır. 

Türk yöneticilerde, bulundukları mevkii ‘yi kaybetme korkusu, yabancı yöneticilere göre  daha yüksek olmasına rağmen ; yurt dışında iş değiştirme oranı daha düşük. Daha istikrarlı bir ekonominin olması bunda etken olabilmektedir.

Ancak giderek dünyadaki gelişmeleri, yeni yönetim modellerini, trendleri izleyen CEO’ların ülkemizde gerçekten başarılı olduklarını gözlemlemekteyiz. Giderek daha başarılı, sonuç odaklı lider yöneticiler yetişmektedir. CEO’lar, yenilik fikirlerinin çoğunun şirketin dışından, özellikle çözüm-iş ortaklarından ve müşterilerden geldiğini söylüyor. Mali performasın iyi olması tamamen işbirliği fırsatlarının iyi değerlendirilmesi ile doğru orantılı olmaktadır.

Türkiye’de, FMCG, Perakende, Holding, Üretim, Kimya, Otomotiv sektörleri biraz daha istikrarlı gibi görünüyor. İstisnalar hariç bazı uluslar arası şirketlerde stratejik kararlar sonucunda,  var olan Türk GM, CEO’lar değiştirilerek,  yabancı yöneticiler tercih edilmeye başlandı. Finans, İnşaat , Bilişim ve Turizm ‘de sanki yer değiştirmeler biraz daha hareketli gibi görünüyor.

Ayrıca,  değişimin, çoğu zaman  işe pozitif etkisi de yadsınamaz.

Halka açık şirketlerde CEO’lara baskı az. Esas , halka açılana kadar olan zorluklar,  engeller var. Sonrasında iş bitmese de , devamlılığını sağlamak ve uzun vadedeki misyonunun yerine getirilmesi için çalışmaların ve stratejilerin devam ettirilmesi zorunluluğu gerçeğini göz ardı edemeyiz.  

Dünya’da,  CEO’ların % 55- 60’ının, pazarda etkin ve rekabetçi güçlerden kaynaklanan baskılar nedeniyle önümüzdeki iki yılda şirketlerini radikal şekilde değiştirmeyi planlıyorlar. CEO’ların çabasının, iş modelinde ve operasyonel alanda yenilikçiğe yönelik olduğunu düşünüyorum. İnovasyona odaklanan CEO’lar,  rakibinin iş modelinde gerçekleştireceği değişikliklerin, sektörün tamamında radikal bir değişiklikle yol açabileceğini düşünüyor.

Halka açık şirketlerde CEO’ların yeri kesinlikle daha sağlam.

Her sektörün dinamikleri ve zorluklar başka ama Holding, Şirketler Grubu, Beyaz eşya, Telekom, FMCG ve Finans’da CEO’lar üzerindeki baskı daha yoğun.

Türkiye’deki CEO’ların geçmişine baktığımızda, birçok farklı kabiliyet, başarı ve  deneyim görmekteyiz. İlk ya da ikinci işi olan CEO sayısı az. Sektörel tecrübeleri geliştirme, farklı organizasyonel yapılarda olma, olumlu olumsuz yaşanan her şey, yapılan stratejik hatalar ve ortaya çıkan başarılar sonrasında, güven duyularak ve tüm bunları aşmış olarak  bir işin başına geliyorlar. Dolayısı ile geçmişte mutlaka farklı tecrübeler var. Bunlar yadsınamaz.

Dünya’da da aynı durum geçerli. Hak etmeden,  hakkını vermeden, tecrübe etmeden,  kimse bir işin sorumluluğunu alamaz.

Türk iş dünyasında CEO kavramının bilincinde olan yapılar elbette var. Genel olarak, daha orta ve küçük ölçekli işletmelere bakıldığında, aile yönetimi kavramından profesyonel yönetim anlayışına geçmesi arzulanan ve beklenen çok şirket var. Tabii bu, ekonomik istikrar ve içinde bulunulan sektör,  işin büyümesi ve geleceği ile ilgili bir konudur. Şirketler kar elde etmek için ticari bir bakışla var. CEO’ların rolü ise, temsil, yönetim vb  fonksiyonlar dışında, esas olarak şirkete maliyet unsuru değil, kar odaklı olması önemsenmelidir ve anlaşılmalıdır. Bu nedenle bütün organizasyonlarda profesyonel bir yönetim olgusunun oluşması temennidir.

Ayşen Arıduru

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir