Gördüm Yaşadım Öğrendim

CEO’s Üst Düzey Yöneticilerin İş ve Yaşam Dergisi 2010/70.sayı

Paylaşmayı…Paylaştıkça çoğalmayı

Anlayışı… Hoşgörülü olmayı ve kırmamayı…

Minnettarlık duymayı…

Gülümsemeyi….

Dinginliği, coşkunluğu…

Sağlam durmayı….

Kaosların içinde güçlü kalmayı…

Dürüstlüğün ne kadar çok şeyi çözdüğünü….

Yaşam sevincini.

Hüznü…

Çaresizliğin getirdiği zorlukların sonra nasıl aşılabildiğini…

Kararlılığın ne kadar önemli olduğunu ve insanı ne kadar rahatlattığını.

Sevgiyi öğrendim. Sevgiyle yapılan her şeyin asla yıkılamayacağını.

Sevgiyle olan her şeyin, her insanı fethettiğini.

Söylenen şeylerle, akıldan geçen şeylerin aynı olması gerektiğini öğrendim.

Çatışmaların, çarpışıklıkların olduğu bir yerde asla koşulsuz mutluluk ve rahatlık olmayacakmış.

Hırsların bazen zarar verdiğini gördüm.

Hep daha fazlasının peşinde olmanın daha büyük üzüntüye yol açtığını gördüm.

Salt kendinle mutlu olabilmek aslında ne kadar da kolaymış.

Nereye çekersen oraya gitmenin anlamsız olduğunu ve yaşamı karıştırdığını gördüm.

Sonra, yarattığın şeylerle başa çıkamamak varmış.

Nezaketin iyi bişey olduğunu ama üzmeyeceğim  diye insanların çok daha fazla kırıldığını ve onlarda çok daha büyük yaralar oluşturduğunu gördüm.

Parçalanan ve yok olmuş yaşamların, insanla, istekle ve sevgiyle nasıl iyileşeceğini gördüm.

Farkında olmanın, bilincin, çok şeyin üstesinden geldiğini gördüm.

Emeğin, mücadelenin, eforun çok şeyi başardığını gördüm.

Dünyada insana yardım eden şey azim ve sebatmış.

Cesaret zafere götürürmüş.

Bağışlamanın insanı ne kadar rahatlattığını gördüm.

Vicdanın çok önemli bir değer olduğunu öğrendim.

Şehvetin ne kadar büyük bir mutlu ana, tanıklık yaptığını gördüm.

Tüm anların müthiş güzel yaşanmasının  zor olduğunu ama istenirse başarılabileceğini gördüm.  

Kendine önem vermenin, önemsemenin, başkalarını da aynı değerde kılmasını gördüm.

Olumlu düşüncenin yaşama nasıl olumlu şeyler getirdiğini…

Sahip olduklarımızın değerini bilmeyi…

Şükretmeyi…

Ne kadar dibe gidersek gidelim , hızla en yukarı çıkılabileceğini…

Sabrın yaşamımıza getirdiklerini…

Zamanın çok hızlı tükendiğini, zamanın tüm insanlara eşit şekilde verilmiş bir hak olduğunu gördüm.

Zamanın nasıl verimli kullanıldığı, insana bağlıymış dedim.

Yaşamı güzelleştiren ya da daha çileli hale getiren şeyin insan olduğunu gördüm.

Güven duygusunun çok şeyi yarattığını gördüm, güvensizliğinse  yok ettiğini.

Söylediğini yapan, yapabileceğini söyleyen insan güvenililirmiş.  

Kendini geliştirmenin, kendine bir şeyler eklemenin hem kendine hem de başkalarına da faydası olduğunu gördüm.

Kendini eleştirmenin büyüklük olduğunu….

Bilginin paylaşılması gerektiğini…

Kendini tanımaksa insanın kendine en büyük faydasıymış.

Kibarlığın, zarafetin, insanı ne kadar güzelleştirdiğini, hayranlık uyandırdığını gördüm.

Gerçek ilişkilerin ve güçlü iletişimin insana çok şey kattığını gördüm.

Oyunların, kurtların içinde nasıl yara almadan kurtulunabileceğini öğrendim.

Tevazu’nun,  insanı çok yücelttiğini gördüm.

Aklın, ruhun ve bedenin senkronize olduğunda, ne kadar büyük bir insan oluştuğunu gördüm.

Her şeyi yaratan, oluşturan aslında insan… Olayları, ilişkileri, iyilikleri, insanlık adına bir şeyler yapmayı, kalıcı eserler bırakmayı, yardımseverliği,  dünyayı mutlu hale getirmeyi sağlayan şeyin, iyi ruhlu insan olduğunu gördüm.

Üzmekten imtina etmenin, asil bir davranış olduğunu gördüm

Asaletin, hiç unutulmamayı sağladığını gördüm.

Ama….

İnsanı hala öğreniyorum,  henüz bitmedi… bitmeyecek de. . 

Nasıl davranırsan sonuçlar öyle gelir. Davranışlar ve tepkiler değiştirir insanı. İçinde bulundukları yaşam şekli, büyük sevgiler, kıskançlıklar izin vermez belki diğerinin mutluluğuna. İnsanı keşfetmek kolay değil. Hassas taraflarını bilmek, ruhuna dokunmak zor, o yüzden izlemek ve bilmek bir anahtar. Üzmek ya da mutlu etmekse an meselesi. Sahte dünyalar yaratmamak marifet. Gerçeklik önemli. Yetinmek erdem. Her insan koskoca bir dünya aslında. Ne yaşanmışlıklar, ne zorluklar,  ne sürprizler, ne şanslar ya da şanssızlıklar, ne karakterler var. Kiminle yan yanaysan ona göre değişir insan, ona göre şekillenir. Bazen kıvılcım anları var. Doğru zamanda, doğru yerde olmak işin en püf noktası. Hiçbirşey çok kolay ya da hiçbirşey zor değil. Görmek önemli. Sonra yolunda bulunmak, adımlar atmak, düşünmek, planlamak ve beklemek gerek. Yaşamda her ne oluyorsa başrol oyuncu INSAN. İnsanla olur olumlu ya da olumsuz her şey. Bir şeyi, en büyük başarıya götüren insanın yarattığı sebepler. En büyük talihsizliğe götüren de yine insan. Yarattığı şeylerle başa çıkan, çıkamayan da insan. Her şey, beklenmeyen talihin insanın düşüncesiz davranışlara sürüklememesine bağlıdır. Kaotik ortamların içindeyken bile sessiz ve sakin kalabilmek güzel.

Güven, en önemli şey. İstikrarlı halde ve açıklık içinde ilişki, güvenle tamamlandığında ve ilişki giderek güçlenecek, kopmayan bir bağ oluşacaktır ve güvenlik artacaktır. Güveni en başta hissedersiniz ama yavaş yavaş zamanla, yaşandıkça, sarsılmaz bir hale dönüştüğünü de fark edersiniz.

Kudretli insan; kendine hakim olanmış.

Güven duyulan insan; istikrar ve denge içindeymiş.

İlişkiler; sürdürülebilirliği olduğu kadar değerliymiş.

Dürüst insan; eylemlerdeki çekingenliği azaltırmış.

Doğal insan; olan her şeyi olduğu gibi kabul edenmiş.

Kusursuzluk yoktur ama tolere edilebilecek kusurlar mümkünmüş.

İnsan için en değerli şey yine insandır.

İnsan sevgi ve şevkat  ile yaşar. İnsanın aklına, kalbine, sevgi hükmeder. Sevgi birliğe, bencillik yalnızlığa götürürmüş.

Sevgi insanlığın kanunudur. Şiddetse cezalara neden olurmuş.

Ama öğrenecek ve yaşayacak o kadar çok şey var ki hala….

Görmeyi ama gördüklerimizi unutmamayı,

Yaşamayı ama en saygın şekilde ve yüksek bir bilinç içinde olarak yaşamayı,

Öğrenmeyi ama öğrendiklerimizi insanlara aktarabilmeyi ve hep birleştirmeyi diliyorum.

İnsanları mutlu edecek tek vasıta, onları birbilerine yaklaştırarak, onlara birbirlerini sevdirerek, karşılıklı maddi ve manevi ihtiyaçlarını karşılamaya yarayan hareket ve enerjidir. Dünyanın barışı içinde insanlığın gerçek mutluluğu, ancak bu yüksek ideal yolcularının çoğalması ve başarılı olmasıyla mümkün olacaktır.
M. KEMAL ATATÜRK. (1931)

Ayşen Arıduru

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir