Sevgili Dostlar

Yazdıklarım; insan, davranışlar, tutumlar, erdemler ve insan hayatı üzerinedir. Duygularımı düşüncelerimi, felsefeleri paylaşmak amacımdır. Hepimiz aynı gemide bir yolculuk esnasındayız bu zamanda ve belki biraz daha beraberce gelecekteyiz. Beraberce hatırlamak ne güzel olur, beraberce hissetmek ne güzel olur, diyerek başlıyorum ben de yeni hayatıma sizlerle.

Ama şanslı ama şanssız, ama genetik ama değil, ama zor ama kolay, her ne olursa olsun sonunda insan var herşeyin dibinde. Biz varız. Önemli olan en zor durumda başarabilmek ve hayata pozitif devam etmek değil mi esas olan. Birinin bir anının mutluluğu, ama sahip olamadıkları, birinin sürekli mutluluğu, sahip oldukları ama hislerinin eksikliği, biri tatminsiz, biri şükreder. Herkesin yakalayabildiği bir mutluluk var özünde herşeyin. Bazen bir ekmek parçası, bazen bir his, bazen bulunduğu ortamda yaşadığı şeyler. Yalnızlığın bile mutlu ettiği anlar var.  

Kendini mutsuz gören birinin bile kendini iyi hissettiği bir an var mutlaka. Mutluluk demek, doğal olarak kendini iyi hissetme duygusudur. Ben de sizlerle büyümek ve güçlenmek istiyorum. Mutluluğumu, katlayın istiyorum. Zihinde ve kalpte  bir duyguya ufacık bir katkı sağlayabilmek önemlidir benim için.

Övülmeye değer olmak, övülmeye değer bir hayat için, ideal çizgileri elimden geldiği kadar en duyarlı biçimde anlatmaya çalıştım. Davranış ve tutkuları düzenleyen eylemlerin temeli, ılımlılık ve hoşgörüdür, yüksek bir sağduyu ile iyiliğe doğru yönelmemiz, kendimize erişmek, değişimi benimsemek, ışığa öncü olabilmek için sizin için var olmak istiyorum.

Ayşen Arıduru

Üslup

CEO’s Üst Düzey Yöneticilerin İş ve Yaşam Dergisi 2010/Sayı:68

Etki etme, etkileme. En güçlü silahımız. Özgün bir tavır.

Kendimizi, iletişimde olduğumuz diğer insanları. Müşterileri, patronu, çalışanları, yöneticileri, ebeveynleri, ev sahibini, tedarikçileri, komşuyu ve daha birçok insanı…

Öncelikle iyi hissedeceğiz, herşeyden önce kendimiz için. Hayranlık uyandırmak güzel, naturel olursa muhteşem ve de kalıcı. Önemli olan etkileme isteği ve etkilerken nasıl davrandığımız. Hangi mimikle, hangi gülüşle, hangi sesle, hangi tavırla, hangi tarzla ve hangi üslupla?

Özensizlik, isteksizlik ve hareketsizlik, aynı yerde kalmayı sağlar, hatta bazen daha da aşağı çeker. İnsanlar bunun farkında olmayabilir ve seçtikleri yaşamı ve varlıkları o şekilde sürdürmeye devam ederler, yani ne uzalma ne kısalma durumu. Herkes bir kere, kendisi bilir.

İşyeri üslupları başka, aile üslupları başka ve de dostlar arasında olan başka…. Sanat icra ederken başka. Politikada bir başka. Temelde ise davranış biçimleri ile uyumlu olan üslup içinde olabilmek. Konuşmak, konuşurken uygun kelimeler seçmek, kendine has bir tarz yaratmak.  Cümleler kurabilmek , yazılı olarak ifade etmek kadar sözlü olarak da düşünce gücü ve ifadesi çok hassas. İkisinde de başarılı isek bu harika bir durum.

Bu, kötü iletişimi, iyi hale getiren de bir kavram. İyi ilişkileri ise çok daha iyi ve güçlü kılacaktır. Kişilik özellikleri, üsluba mutlaka yansıyacaktır. Örneğin kibirli birinin üslubu sert olabilir. Üslup geliştirilebilir bir özellik. Ama çok da kolay değil, biraz içinden gelmesi beklenir. Alt yapının da sağlam olması önemli. Bu tamamen dışa vuran, yansıyan, görünen yüzüdür insanın. İnsan hakkındaki fikirler, düşünceler, yapılan yorumlar da üslubun etkisindedir mutlaka.

Çatışma ve savaşları önleyen, hafifletendir. Ya daha iyi olur ya da daha kötü. İşte bu kadar özen gösterilmesi beklenen bir durumdur. İfadenin en önemli anahtarıdır. Ama abartıya yer olmamalı. Tevazu gösteren insanın üslubu ile, birşeyleri hazmetmemiş birinin üslubu arasında farklar vardır. Erdemleri geliştirirken bunu da önemsemek gerek.

Doğar, gelişir, yetkinleşir, oturur ve eskimeye başlar ama  zamanla çok daha iyi olur. Samimiyetsiz üsluplar hemen farkedilir, teşhis edilir… Bir insanın üslubu titiz tavırları da ifade eder. Bazen öyle olur ki, insanları sürükleyen bir duruma yol açar. Liderliği gösterir. Tamamen kişiye özel ve özgündür. Söylemlerle, yorumlama biçimi ile davranış ve yapış şekli uyumlu ve aynı olsa çok daha iyi olur. Biraz renk katıldığında belirleyici ve tamamlayıcı hale gelir.  Tanımlayıcıdır aynı zamanda.

Geri alınamayan iki şey, sarfedilen söz ve zaman. Zamanda yapılan herşey bir kere yapılmıştır, bitmiştir, geri dönüş asla yok. Söz de, üslup da, insanı vezir de eder, rezil de. Düşünmeden konuşmak olmamalı. Yazma, konuşma ve bir işi yapmada mutlaka, has bir üslup vardır. Neyi ifade etmek istiyorsanız,  ifade etme stilinizdir üslup.

Şevkatli üslup, Gönülden üslup, Kaygılı insan üslubu vardır. Medyada üslup başka, ilişkilerde başka, işyerinde başka, eğitmenin üslubu başka, sanatçı üslubu ise apayrı.

Üslup kibar, yumuşak olmalı. Tatlı dil yılanı deliğinden çıkarır derler, gerçekten de öyle. Mutlu olmanın, mutlu etmenin yolu. Sorunu çözmenin, anlaşma sağlamanın yolu. Hayranlık uyandırmanın yolu. Sert ifadeler zarar verecektir. Esas olan,  ifade ederken sahte olmamak. İçimiz öyle, dışımız böyle olmamalı. İçtenlikle, sakinlikle ve düşünerek konuşmalı. İşi kapmanın, ilişkide mutlu olmanın yolu.

Bakış açısı ile, tavırla, gerçek düşünce ile üslup paralel olmalı. İşte ‘’Mükemmel İnsan’’. Bazıları ise düşünür ama ifade edemez, bu da zaten özünde anlaşılır. Ama geç anlaşılır. Anlaşılması için karşındaki çaba sarfeder, gücü bittiğinde ise anlamamayı seçer. ‘’ O zaman işte tehlike…’’

Tüm yanlış anlamalar üsluptan doğar. Birbirini gerçekten  anlayabilmek için çok iyi ifade ediyor olmak gerek.  Sabırla, anlayışla, hoşgörüyle… Hız ve patavatsızlık yanlış yapmaya neden olacaktır. Öyle kişilik özelliği deriz…

Yaratılan eserlerin en önemli özelliğidir, üslubu. Sanatçının eserine verdiği gizemdir, değerdir ve gizlidir. Yorumlamasını, duygusunu katmıştır. Üslub sadece sesli olmaz, görerek de hissedebiliriz. Örneğin bir resime baktığımızda sanatçının üslubu hakkında bir bilgi ediniriz. Hayatı algılayışını, tarzını anlayabiliriz. Ya da severek okuduğumuz bir yazıda da aynı şekilde. Neyin anlatıldığı önemli olduğu kadar, anlatılan şeyin nasıl anlatıldığı da çok önemlidir. Bu ister söz, ister bir yazı, isterse bir resim, müzik olsun…. Farketmiyor. Eserin yazış, yapış, oluşturuluş tarzı …Özgünlük kolay değil ve süreler alır. Bir çırpıda oluşmaz üslup. Yavaş yavaş şekillenir, oturur. Ama yine de zamanla değişime uğrayacaktır. Temelde bir yeti olsa da.

Kalbine dokunmadığınız bir insanın, beynine hiç giremezsiniz… Ve üslupla etkilersiniz. Sesle, kelimelerle, kendinizle…

Anlatmaya çalışırken, anlaşılırken, dururken bile…

Birşey icra ederken, etkilemek isterken, etkileniyorken, alırken, verirken, başarırken, yazarken, büyürken, paylaşırken, ilişki kurarken, alışkanlıkları yaratırken…… Her zamanda,  her ne oluyorsa, en önemli şey…. Üslup… Chesterfield’ın «Üslûp; düşüncelerin elbisesidir.» sözlerini unutmayalım. Gerçekten de elbiselerimiz şık olmalı, sergilerkense sade, doğal ve ahenkle etkili. 

Bazen, farklı üsluplar karşı karşıya geldiğinde çatışabilir ama hiçbir üslup, anlaşılmaz olmayacaktır. Yeter ki hoşgörü ve esneklik olabilsin. İntibak etmeleri lazımdır, üslup sahiplerinin birbirlerine… Farklı üsluplar birbirini tamamlayabilir, birçok verimli iş ve fırsat, bu sayede ortaya çıkabilir de. Pratik ve ahlaki değerlere sahip olabilirsek, hoşgörüyle arzu edilen sonuca ulaşabiliriz. Adil ve anlayışlı tutum çok önemli.

Üslubun çekiciliği ve etkisi size kalmış, tercihinize kalmış. Nasıl geliştirirseniz, nasıl sergilerseniz, ne kadar içinizdeyse, nasıl sizinle uyumlu ve bütün hale gelebilirse o kadar cazibeniz var demektir.  

Ayşen Arıduru

Yedi Günah Yedi Erdem

BLACK or WHITE Cemiyet, Yaşam ve Kültür Dergisi/2015

Dünyanın var oluşundan bu zamanda kadar ve de ayrıca kutsal dinlerin ortak sembolleri arasında 7 rakamının ayrı bir önemi ve gizemi vardır.

7 tamamlanmışlığın, bütünlüğün, birliğin, uyumun, şansın ve mükemmel düzenin sembolü. Ruh, Madde ve İnsan olarak 3 unsur, Hava, Su, Toprak ve Ateş ise 4 element. Bu birleşimin sayısı 7’dir. Bunlar yaşadığımız dünyanın temel var oluşudur.

Gökkuşağı 7 renktir. Büyük Ayı 7 yıldızlıdır. Dünyada 7 kıta vardır. Gökyüzü 7 kattır. 7 Gezegen vardır. En çok tanınan gül çeşidi “ 7 Veren Gülü”dür. Türkiye’nin  7 coğrafi bölgesi vardır. Dünya’da 7 kıta vardır. Rio, Roma ve İstanbul 7 tepe üzerine kurulmuştur. Kızılderililerde 7 mevsim vardır. Avustralya’da Aborijin ve Kulinler’de de 7 mevsim vardır. 7 Okyanus ve spritüel değişim için gidilecek 7 dünya var. Dünya’da 7 ana renk vardır. Gökkuşağında 7 temel renk vardır.  Bir Haftada 7 gün vardır. Dünyanın  7 harikası vardır.  Müzikte  7 nota vardır. 7 temel renk vardır. James Bond 007 dir. Pamuk Prenses’in 7 cücesi vardır. ATATÜRK 7 harftir. İnsanın soyu 7 göbek öteye gider. İnsanın 7 çakrası vardır. İnsanın yüzünde 7 delik vardır. (Ağız, 2 kulak, 2 göz, 2 burun deliği) Çocuklar okula 7 yaşında başlar. 7 aylık bebeklerin yaşama şansı, 8 aylık bebeklerden daha fazladır. Eski Mısır’da Güneş Tanrısı’nın  7 ruhlu olduğuna inanılıyordu. Sümerlerde Su Tanrısı’nın 7 Bilge Öğrencisi vardı. Bunlar yeryüzüne çıkıp insanlara bilgelik ve bilim öğretirlerdi. Şaman inancına göre Tanrı katına ulaşmak için geçilmesi gereken 7 engel  vardır. Bu engelleri aşmak, insanın inanç bakımından değişik aşamalardan geçmesine, olgunlaşmasına bağlıdır. Japon mitolojisinde iyi talih ve mutlulukla ilişkilendirilen 7 Tanrı vardır. Tevrat ve İncil’de, 7 sayısı yaygın olarak  kullanılmıştır. 7 rahip, 7 trompet, 7 kilise, 7 mühür, 7 kâse, 7 yıldız, 7 boynuz, 7 başlı canavar, 7 ruh, 7 kollu şamdan. Tufanın hazırlıkları 7  gün sürmüştü. Nuh’ un, gemiden uçurduğu güvercin 7 gün boyunca uçmuş ancak sekizinci gün gemiye dönebilmişti. Hıristiyanlıkta  manastır hareketinin başlangıcından bu yana 7 büyük günahtan söz edilir. Bu günahlar şöyle sıralanır: 1)Kibir, 2) Açgözlülük, 3) Şehvet, yani aşırı ve yasaklanmış cinsel istek, 4) Kıskançlık, 5) Oburluk ve genellikle ayyaşlık, 6) Öfke ve 7) Tembellik. Katoliklerde  7 sakrament esastır. Kur’an’ın ilk suresi Fatiha 7 ayettir. Kainat 7 günde yaratılmıştır. Kabe’nin etrafı 7 kere tavaf edilir. Mevlevilik’te 7 bilgelik rakamıdır. Mevlevilerde 7 selâm vardır. İslâm dininde 7 mertebe vardır. Kuran’da 7 Gök tabiri, 7 kez geçer. Söz, insan icadıdır ancak rakamlar Tanrısaldır. Matematik hep vardı. Bazı rakamlar diğerlerinden daha metafiziktir. Dünyada şansın sembolü 7 ‘dir.  Masonlarca 7 özgür bilim dalı olduguna inanilir; Gramer,  Retorik, Mantik, Arikmetik, Geometri, Müzik ve Astronomi.

7 Günah ve 7 Erdem
1. lust (şehvet)                                 – chastitity (iffet)
2. gluttony (oburluk)                     – temperance (ölçülülük, kendine hakim olma)
3. greed/avarice (açgözlülük)   – charity (hayırseverlik)
4. laziness/sloth (tembellik)       – diligence (çalışkanlık)
5. wrath (öfke)                                  – forgiveness (bağışlama ve itidal)
6. envy (haset)                                  – kindness (inayet)
7. pride (gurur)                                – humility (tevazu, alçakgönüllülük)

Erdem, alışkanlık haline dönüşen, benimsenmiş  iyi insan olma halidir. Saygıdeğer, doğru, sevimli ve hayranlık uyandıran , erdemli ve övülmeye değer ne varsa öyle olunmalı.  Erdemli kişi, duyarlı gücüyle iyiliğe eğilimlidir. Gösterdiği davranışlarla bunu belli eder. Erdemli insan olmak,  ahlaklı bir yaşam sürebilmek için insana güven, sevinme hali ve kolaylık sağlar. Davranışları ve tutkuları düzenler.  Sağduyulu , Adaletli Olma, Dürüstlük, Cesaret ve Ilımlılık en önemli özelliklerdir. Sevgi, Hayırseverlik, Tevazu içinde, İyi düşüncelerle hareket edebilme ve çalışkan olma temel erdemlerdir. 

Sağduyu, eylemin doğru nedenidir. Doğruyu yanlışı ayırt edebilme ile olaylar karşısında doğru yöntemleri seçebilmektir. Hataya düşmeden yapmamız gerekenleri yapmak, kötülüklerden kaçınmadır.

Adaletli olmak, hakkaniyeti gözetmek, savunmak, düşünce ve davranışta dürüstlüğü gösterir. Cesaret, zorluklar karşısında sabırla kalmayı, metanetle durmayı  sağlar. Zorluklara karşı gelebilme gücü sağlar.  Ilımlılık, başına gelen her durumda uyumlu, anlayışlı, hoşgörülü ve ılımlı olmayı gerektirir.

Erdemli insanın karakteri sağlamdır. İyilik yapmaktan mutlu olur. Kötülüklerden kaçar.  Bütün erdemler sevgi tarafından teşvik edilir. Sevgiden ilhamını alır. Sevgi sabırlıdır, şefkatlidir. Sevgi kıskanmaz, övünmez. Sevgi katı davranmaz, kendi çıkarını aramaz, kolayca öfkelenmez, kötülüğü anmaz, Sevgi kötülüğe sevinmez, ama gerçek olanla sevinir. Sevgi her şeye katlanır, her şeye inanır, her şeyi umut eder.

Umut et, ey ruhum, umut et. Günü ve saati bilmiyorsun. Her şey çok çabuk geçiyor, her ne kadar senin sabırsızlığın, kesin olanı kuşkulu, kısa olan zamanı uzun yapıyorsa da, uyanık kalmaya dikkat et. Ne kadar çok mücadele edersen, Tanrı’ya olan sevgini o kadar çok kanıtlar ve bir gün hiçbir zaman bitmeyecek olan bir mutluluk ve bir kendinden geçme içinde Sevgilinle birlikte o kadar çok sevinirsin.(Avilalı Teresa, excl. 15, 3)

Ayşen Arıduru

Tutku İnsan Hayatının Rengidir

CEO’s Üst Düzey Yöneticilerin İş ve Yaşam Dergisi/2009/Sayı:61

Tutku insan hayatının rengidir. Yaşamın her anında böyle yaşayabiliyorsak, hissedebiliyorsak, bu, her anı daha da değerli ve anlamlı kılacaktır. Yaşarken, işimizi yaparken, tatilde, eğlencede, aşkla, sevgiyle, yeni heyecanlarda tutku varsa, herşey daha olumlu ve zevkli yönde ilerleyecektir. Tüm bu eylem, karar, istek ve çabalarda tutkunun olumlu etkisini görürüz ve hissederiz.

Tutku ile bağlanmak;….  

Her ne olursa olsun ne yaparsak yapalım, iş, özel hayatımız, kendimizle ilgili tüm aktivitelerde istek ve tutku, istediğimiz sonuçlara bizi ulaştıracak. İsteksiz, halsiz, motivasyonsuz , hevessiz yaptığımız herşeyin sonucu ise hüsran.

Tutku, mutlu olmamızı kendimizi iyi hissetmemizi sağlar ve  başarıya götürür. Tutku ile yapılan, bağlanılan, tutunulan şeylerde başarısızlık imkansız.

Resme tutku, müziğe tutku, sanata tutku, tarihe tutku, başarıya tutku, ailemize çocuğumuza tutku, hayatımızdaki özel insana tutku, işimize tutku, işyerimize tutku, kendimize bile tutkulu olmalıyız. Bunun, yaşamımızın her anı ve her yerinde yaratabileceği mucizeler büyük.  

Güçlü yanlarımızı daha da yüceltmenin yollarından biri. Gittiğimiz her yolda, seçtiğimiz, karar verdiğimiz her adımda ve anda, eylemde bulunduğumuz herşeyde, verimliliğin ve performansın artmasına yol açacaktır. Sonra da, bizler yol göstermeye, tutku yaratmaya ve sunmaya başlayacağız çevremize yakınlarımıza, iletişimde olduğumuz herkese karşı… Kalplere dokunarak, kalbimizle hissederek. İnanış, hissetmekle doğru orantılı herşeyden önce…

Bu tutum küçük şeylerde de büyük işlerde de doğrudur. Genişlemeğe çalışmak her türlü tutkulu girişimde vardır. Bütün bu tutkulu genişleme çabaları, tehlikeleri de birlikte getirir. Bu nedenle aşırı tutkunun tehlikelerinden, risklerinden kaçınmalıyız. Başaramadığınızı sandiginiz hersey, doğru değerlendirdiginizde başarıya giden yolunuzdaki taşlardan birisi haline gelebilir!!! “.

‘’Üstün değerlendirmeler üstün hayatlar yaratır.’’ George Bernard Shaw

Yaratıcı fikirleri hayatınıza getirin ve isteyin.

En iyi‘’SEN’’ En tutkulu ‘’SEN’’’i keşfedin.

Hayatınıza güven ve etrafınızdakilerin size güven duygusunu oluşturun.

Kaos, karmaşa ortadan kalksın.

Kendinize iyi davranın, bize sunulmuş olan hediyelerin anlamını bilin.

Sabırlı, hoşgörülü olun.

İletişimi geliştirin, büyütün.

Neşenizi bozan herşeyi elemine edin.

Yeteneklerinizi keşfedin.

Elverişli toprak hazırlayın, temeli kurun, emek verin, paylaşın.

Aklınızın, isteğinizin, varlığınızın gücünü ve boyutunu algılayın.

Kendinizi ve dünyayı anlamlı şekilde etkileyin.

Yeni bir şeye başlamak için bundan daha doğru bir zaman olamaz. Hayatınızda yeni bir şey başlatın, tutkuyu getirin. Bıraktığınız, geride kalan, yapamadığınız, başaramadığınızı sandığınız herşeyleri hayatınıza geri getirin. İçine enerjiyi yükleyin. Fırsatları her yerde hatırlayın. Gelişigüzel, akışta gerçekleşen tüm tesadüflere inanın, emin ve cesur olun. İşleri yaparken heyecanlı olun diyerek arzulu olun diyorum.

Hayallere sarılın, şimdi onları gerçekleştirme zamanı… Eğer hayalinizi yaşıyorsanız, bunu daha önce tatmadığınız şekillerde de yaşayabilirsiniz. 

Hayal edemezseniz ne istediğinizi bilmiyorsunuz demektir. Bir yerden başlayın ve tutunun.

‘’Her gerçeğin etkin ve inkar edilmez bir varlığa kavuştuğu yer, ancak insanın hayalidir. Sanatın da hayatın da esas ustası, icad değil, hayaldir.’’ Joseph CONRAD

Başladınız…

Kurguladınız, istediniz…

Sonuçları hayal ettiniz. Sonuçlara giden yollar ve etkinliklerden daha önemlisi, yarattığınız sonuçlar ve bu sonuçların başarısıdır.  İşte bu aradaki yollarda tutkuyla yol almaktan bahsediyorum.

Sonuçları nasıl geliştirirsiniz?

Sonuçların iyi ya da kötü sorumluluğunu üstlenin. Sonuca odaklanmak önemli. Bu da yaratıcılığınızı ve odaklanma becerinizi serbest bırakacaktır.

Kazanmayı umun…

Ne kadar çok umut, o kadar çok istediğiniz sonuç demektir.

Bitişi güçlü kılın ve daha sonra daha farklı isteklere odaklanın yine. Durmayın, işler zora girdiğinde temponuzu düşürmeyin, aynı güven ve istekle devam edin ve bitişe odaklanın.

Tutarlılık.

Düşünceleriniz, ifade ettikleriniz, davranışlarınız, inanç ve değerleriniz tam bir uyum ve ahenk içinde olsun. Tutarlılık tevazuyu da içerir. Kişilik özelliği olarak etkileyici, sakin, farkında ve alçakgönüllü olun.

Başardınız.

Bu gelinen olumlu sonuç, anında güven ve etraftakiler tarafından inanılırlık sağlayacaktır. Maalesef hiçbir konum sürekli olarak emsalsiz ve cazip kalamaz. Bu nedenle sadece tek değil sürekli ve gelişen iyi sonuçlar yaratmalısınız. Başarının sürekliliği….

Yayın.

Aynı düşüncede, duyguda, istekte ve tutkuda olan insanları çevrenize alın, ya da yeni insanları ekleyin ve kılavuzluk yapın. İlişki güveni kurun ve güçlendirin. Böylelikle linkleriniz amaca ulaşacak. Varoluş nedeninizi ve iyi olmanızı sağlayacak.

İstikrar, bazen sakin bazen delice olabilir. Hiçbir uğurda olmayan, hedefi olmayan, kendini gerçekleştiremeyen insanlardan olmayınız. Olmayınız ki, arkanızda bıraktığınız herşeyin bir anlamı olsun, hem yaşamınız anınca hem de siz olmadığınızda izleriniz ve erdeminiz sürsün diğerlerine. Tutkuyla sarılın herşeye, tüm bağlara ve tüm sonuçlara da….

Ayşen Arıduru

Tebessüm

CEO’s Üst Düzey Yöneticilerin İş ve Yaşam Dergisi 2009/Sayı:62

Sermayesiz ve zahmetsiz fiil.. Tebessüm.. İnsanlığın geliştirdiği müşterek lisanlar içinde en fazla rağbet göreni ve en kolay anlaşılanı…İçten geleni.

Bu dünyada, siyah beyazı ile renklisi arasında hiç bir fark olmayan ve hayatı pozitif yönde renklendiren bir şey varsa, o tebessümdür.. Eğer karşınızdaki insan size tebessüm dolu bir bakış sunuyorsa, aranızdaki mesafeyi kapatmak istediği ve bundan da bir korku duymamanız gerektiği gibi bir sonuç çıkarabilirsiniz.. Bu yönüyle tebessüm, karşınızdakini özgürlüğe davettir. Kendisini ifade konusunda ona sunulan rahatlıktır…

Gözünüzün önünde ortaya çıkan bir kusur ya da kabahat karşısında sergilenen ve bünyesinde tebessümü barındırmayan bir tavır, belki kaosa davettir de, aynı durumda sergilenen  bir tebessüm kaosun önünü tıkayan tatlı bir ikazdır..

Size doğru yönelen bir hitabın karşılığı olarak sunulan tebessüm, gözüm ve kulağım sende, seninle ilgileniyorum ve söyleyeceklerini anlama çabası içinde   olacağım demektir..

Anne ya da babasını gören çocukta da tezahür ettiği şekliyle tebessüm, mutluluğun antitezi olan her şeyin hayatın dışına itilmesi, mutlu olma ve mutlu kılma çabasının hayatın merkezine alınmasıdır…Mutluluğun ifadesi, resmidir.

Tüm kapıları aralayacak ve açacak. Olaylara ve kişilere gülümseyerek baktığımızda var olan enerji büyüyecek ve davetler verecektir içeriye doğru. Zorluklar bizi daha güçlü kılar. Vermenin gücüne inandığımızda herşey çok daha güzel olur, kendimizi, inandıklarımızı, vizyonumuzu ve becerilerimizi güçlendirmek istiyorsak, önce biz öğrenmeli, yol gösterilmesine müsaade etmeli sonra da biz rehberlik yapmaya devam etmeliyiz. İtimad etmeli itimad edilmesini sağlamalıyız. Aldığımız, öğrendiğimiz, verdiğimiz herşeye minnettarlık duymalıyız. Bu duyguyla biz, mükemmel olma yolunda olacağız ve mükemmel şeyleri kendimize çekeceğiz. Bunun bedeli ise mesuliyet almadır.

Mesul olduğumuzda öncelikle teşhis yapmalı, sonra üstlendiğimiz şeyin olumlu ve olumsuz sonuçlarına hazırlıklı olmalı, görevi layıkıyla yerine getirmeli ve oluşmakta olan,  yaratımda olan  ve de gerçekleşen herşeyin farkında olmalıyız.

Sezgileri geliştirmeliyiz. Arzulanan herşey, yapılan herşeyde kalite, güzellik ve mükemmelliği hedeflemeliyiz. Bu da, eylemde olan insanların güzellik, zarafet anlayışı ile gelişecektir. Tarz yaratma, temelde olgunlaşacak, zamanla, daha da iyi hale gelecektir. Güzellik, verilen  emeklerin bir göstergesi olacaktır.  Güzel şeyleri yaratırken, tarzımızla, kendi gücümüzle, bireysel ve yaşamsal kalitemizle, heveslerimizle, deneyimlerimizle ve düşünce gücümüzle var olacağız. Tarz, para ile satın alınamaz. Herkesin kendine göre bir tarzı oluşmakta. Ne kadar çok para verecek olursak olalım kimsenin tarzını satın alamayız. Önemli olan özgün bir şey geliştirmek ve üzerine yeni şeyler eklemektir,  sürekli değişim içinde ama hep  daha iyiye doğru.

Tebessüm zincirinde olalım. Birbirimize verdiğimiz bir anlık pozitif enerji, bu zincirde çok daha büyük şeylere sebep olacaktır. Gülümseyen ve mutlu olan insanlar çok daha farklı olumlu bir enerji yayarlar. Umutsuz yaşanan andaki enerji ile mutlu andaki enerji birbirinden farklı. Bu bizi etkilediği gibi çevremizdeki insanları da olumlu, olumsuz yönde etkilemektedir. Bir anlık tebesümlerimiz, etrafımızdaki insanlar için iz bırakacaktır ve bazen biz farkında olmadan, başkaları adına çok değerli şeylerin gerçekleşmesine katkı sağlamış olacaktır.

İç dünyamızda yaşadığımız, bazen sakinlik içinde bazen de fırtınalarla dolu devinimlerimizi, bazen yansıtırız, bazen bizde, içimizde kalır. Anlık tercihlerimiz bunu gösteriyor. Yaşamda elbet herşey, her an mükemmel , hep istediğimiz gibi olmayabilir. İç huzurumuzu , güvenimizi ne kadar güçlü tutarsak, kendimizi o kadar iyi hissedecek, ilişkide bulunduğumuz herkese olumlu enerji ve ışık vereceğiz. Bu yayılmalar sonunda bize geri dönecek. Belki aynı kanaldan belki de hiç ummadığımız başka bir yerden.  

Yaşamı yaşarken, yardım ettiğimiz, paylaştığımız, birşeyler verebildiğimiz insanlardan değil de, başkalarından bazen yardımlar görürüz. Çoğu zaman anlam veremediğimizi düşünürüz. Bize yapılan yardımların, faydaların sahibine ise bir şey yapamamışız hatta yapamayacağızdır belki de. Dolayısı ile kişiler ya da eylemler bazında değil de, neyi nasıl yaptığımızla ve de bunun sürekliliği ile daha çok ilgilenmeliyiz. Hatta yaptıklarımızı bile unutmalıyızdır. Herşeyden önce olumsuzluk içeren, yaşanmış herşeyi hayatımızdan uzaklaştıralım ve geride bırakalım. An’da kalalım. An’da herşey, pozitif de olabilir, negatif de…. Negatifliğin içinden kaçmak, onu ignore etmek yerine, onunla nasıl yaşayabiliriz, nasıl kabullenebiliriz, yara almadan, etkilenmeden, onu nasıl olumlu enerjiye dönüştürebiliriz onu düşünelim. Zamanda aksın gitsin. Müdahaleler , değiştirme hırsları, daha çok engellerle karşılaşmamıza neden olacak. Zaten nereye gittiği belli olan birşeyler var. Neden senkronize olmuyoruz ki an’larla? Neden hep bir yorum içindeyizdir ki?

Hayatı an ve an yorumlamaya, deşmeye gerek yok. Geçmişte kalan herşey olmalı, ŞU AN olmalı ve Gelecek olmalı, hedefler, planlar olmalı ya da plansız olmalı belki de… ama andaki herşeyi ŞAHANE yapmalıyız.  

ŞOV’un içinde bizler varız. Onu, herkesin izlemekten keyif ve tat alabileceği bir hale getirebiliriz, drama yapabiliriz, sıkıcı olabilir veya komedi yaratabiliriz. Biz neyi istiyorsak onu gösterebiliriz kendimize ve seyircilerimize.… Şımarmaksa serbest. 🙂

Gülümsemek barikatları yıkacak, olumsuz herşeyi olumluya dönüştürecektir. Çözümsüz anlar, imkansız olabilenler bile bir umutla değişecek, bu değişimi görebileceğiz. İletişim anında insanlar birbirlerini anlıyorlarsa ve herkes elinden geleni yapacaksa zaten çözüm mutlak şekilde var demektir. Önemli olan herşey ve herkes için en iyi yolu bulmak. Gülümsemek ise bir kilidi açan ya da daha mükemmel yapan,  daha iyiye götüren,  ilerleten, yolları ve  kapıları açan bir  anahtar.  Ayrıca insanlar arasında, birbirlerine doğru çekim yaratan bir unsur. İstek varsa kazanım da var.

İvmelenen bir andan bahsediyorum.  Tüm enerjiler birarada.  Bazen kontrol edebiliyoruz, bazense edemiyoruz. Kazananlarsa gülümseyenler….Andaki masum ortaklığı güçlendirebiliyor daha da yüceltebiliyorsak ne mutlu. Attığımız adımlarda, heyecanla başlıyor, heyecanla devam edebiliyorsak, yarattığımız her durumda, ilham veren, esinlendiğimiz, beslendiğimiz kaynaklar varsa ne mutlu. Sürekli öğreniyor, rehberlik edebiliyor, aydınlatıcı olabiliyorsak ne iyi. Bütün bunları görkemli hale getirebiliyorsak…Gülümseyerek….

Ben değil BİZ diye bakabiliyorsak herşeyden önce…

Ayşen Arıduru

Tevazu

CEO’s Üst Düzey Yöneticilerin İş ve Yaşam Dergisi 2009/Sayı:64

Tevazu bir hal’dir.  Bir huy’dur. Her iyiliğin anahtarıdır. Gösterişsiz olmaktır.

Tevazu bir ahlak’tır. Kimde olursa olsun sahibini mahçup etmez. Alçakgönüllü olmak bir erdemdir.  Tevazu sahibi olmak başkadır, tevazu göstermek başkadır.

Tevazu sahibi olan bir kimsenin, kendinde bir varlık,  bir değer zaten vardır . Bu nedenle bunu göstermeye çabalamıyordur.  Tevazu göstermekse bazı hallerde ve ortamlarda mutevazı davranmak gereğinden ortaya çıkar. Böyle bir davranış olumludur aslında. Ama tevazu göstermeye çalışmak ya da çabalamak  kibirden olur. Çünkü bu kimse kendinde, bir varlık, bir değer olduğunu göstermeye çalışmaktadır.

Büyüklenen, böbürlenen kusuru hep başkasında arayan insanlar sevimsizleşir ve çevresinde insan kalmaz, dost edinemezler. Kendi kusurlarını veya olumsuz taraflarını bilmeyip, başkalarının kusurları ile meşgul olan insanlar manevi olarak asla  ilerleyemez.

Hiç kimseye yukarıdan bakmamak ve kendini de kimseden aşağıda görmemek durumudur. Büyüklük ve üstünlük sağlamak doğru değil. Tevazu sahibi olan kişi övülür. Doğaldır ve asla sahte değildir. Olgunluk ve hoşgörülülük vardır. Tevazu göstermeye çalışan ise eleştirilir. Ve bu çaba doğal değildir. Çoğu zaman, olumsuz bir tavırla ya da bir cümleye maruz kaldığında, tepkisel davranışlara şahit oluruz.  Tevazu sahibi olmak iyidir ama aşırısı da bambaşka bir kimliğe yol açar.

Tevazunun içinde büyüklük, yücelik  vardır.

Güçsüz ve zor durumdayken tevazu göstermek meziyet değildir. En iyi durumda , en zirvede , en iyiyken, övülürken bunu başarabilmek daha büyük meziyet olacaktır. 

Tevazu kavramında denge,  en hassas konudur.

Tevazu sahibi olan kimse, aldığı takdirlerden iftihar etmeli , kendisi ile gurur duymalı, şımarmamalı ve kibirlenmeden kişiliğini sürdürmelidir. Kontrol mekanizması doğal olarak işlemelidir.  Açık yüreklilikle değerlendirme yapabilmeli, kendini yargılayabilmeli, iyi ve kötü yanların bilincinde olabilmelidir. 

Olduğundan daha büyük ya da olduğundan daha küçük göstermemektir kendini. Mevlananın bir sözü var; ya olduğun gibi görün ya göründüğün gibi ol….

Özellikle mevki ve servet sahibi insanların tevazu sahibi olmaları hassasiyetle beklenir. Bütün zenginlikler, gelinen nokta, güç, başarı, akıl aslında bir Lütuf’tur. Şanstır. Ama bunlara sahip kişilerin kendi içlerinde ve etraflarında dengeli olmaları kritik.  Geçmişle böbürlenmek ve sürekli bunu ifade etmek de doğru değil. Ulaşılan bir başarı ve sonuçta gelinen iyi konumda, geçmişi bilerek ve farkında olarak yaşamalı ama bunun ifadesi de aşırı olmamalı.

Bir alıntı;

İhtirasında dengeli

Hırslarında sınırlı

İsteklerinde uyarlı olan

Varlığıyla gururlanmayan

Makamıyla kibirlenmeyen

Bilgisiyle övünmeyen

Kimseyi küçümsemeyen

İnsan olalım…

Toprak, Tevazu’nun sembolüdür. Dağ gibi başını dik tutmaz. Herkes üstünden geçebilir. Toprak yetiştirici kuvvettir. Ne ekersen onu biçersin. Kıskanılmayan tek şey tevazudur. Tevazu sahibi insanlar kendilerini belli ederler. Onlar insana huzur ve güven hissi verir. İlişkide bulundukları insanlarda sevgi ve saygı uyandırırlar. Tevazu kalptedir. Tevazu sahibi olan kişilere hürmet edilir. Bu insanlar güleryüzlü, dingin, yumuşakbaşlı ve hoşgörüsü yüksek, tahammül yetenekleri yüksek insanlardır. Ölçülü hareket ve davranış biçimindedirler.  

(‘’Tevazu ve alçakgönüllülükte toprak gibi ol.’’ ‘’Hoşgörülülükte deniz gibi ol.’’  Mevlana.)

Hakikati gerçekleştirmek, insanlara yol göstermek için düşüncelerini mantıklı şekilde ortaya koyan insan,  faziletli bir davranış gösterir.  Başkalarını yenmek amacıyla, üstünlük göstermekse hiç doğru bir davranış değildir. Üstünlük gösterilen davranış biçiminde, kazanmak için verilen çaba, kaybetmeye ve aşağıya düşmeye mutlaka neden olacaktır.

Mevlana’nın Yedi Öğüdü

1) Cömertlik ve yardım etmede akarsu gibi ol…

2) Şevkat ve merhamette güneş gibi ol…

3) Başkalarının kusurunu örtmede gece gibi ol…

4) Hiddet ve asabiyette ölü gibi ol…

5) Tevazu ve alçakgönüllülükte toprak gibi ol…

6) Hoşgörülülükte deniz gibi ol…

7) Ya olduğun gibi görün ya göründüğün gibi ol…

Ayşen Arıduru