Nev-i Şahsına Münhasır

CEO’s Üst Düzey Yöneticilerin İş ve Yaşam Dergisi/2010/Sayı:72

Hem farklı hem özgün olmak…farklı olmanın yalnızlığında kalabilmek, farklılığıyla farkedilebilmek… nevi sahsına münhasır…

                                    İnce bir denge…

Farklı olmanın yalnızlığında öteki hissetmek… Herkes gibi olmamanın risklerinde olmak da..

Farklı olarak değerli olmak da.. ikisi de aynı  kelimenin çatısı altında…

Her ikisini  de taşıyabilmek…ince bir denge üstünde… dengenin bozulabileceği riskinin kaygısında olmadan ama…

Ne aynı olmama çabası ile farklı olmaya çalışmak… Ne de farklı olduğu için değerli olacağı yanılgısıyla farklı görünmek…

Her ikisi de farklılık yaratabilir, ancak  her farklılık kabul edilebilir değildir…Özgün de olmayabilir…

Tam da bu noktada nevi şahsına münhasır olmak ile farklı olmak ayrılır…

Farklıydı bu pencereden baktığımızda tüm insanlık hayatına yön verenler….Buldukları ve liderlikleriyle…

Işık oldular insanlığa…

Ama ne bulundukları dönemde farklı olmak için özel çaba içindeydiler, ne de bu farklılılarıyla farkedilme isteğindeydiler…

Inandıkları ve oldukları gibi, hem özgün, hem samimi,  hem sıradışı olabilme dengesinde olabildikleri için farklı hissedildiler…

Nev-i Şahsına Münhasırdılar…

“Önce  uzak kaldık biraz ama sonrasında sohbetine eşlik etmek çok keyifliydi… Hem konuşur, hem anlardı, bazen de anlamamazlıktan gelirdi, söylenecek ne varsa söyler çekinmezdi, nevi şahsına münhasır işte…”

“Türkolog, şair, şarkı sözü yazarı, tiyatro ve sinema oyuncusu… Her zaman kırmızı ruju, sarı saçları, perukları, renkli kıyafetleri, sürekli gülümsemesiyle unutamayız kendisini. Aykırıydı, farklılığının bilincindeydi, öyle mutluydu. O, şarkıların yaratıcısı Aysel Gürel’di. Başkaydı, deliliği seçendi, deliliğe yakışandı. Nev-i şahsına münhasırdı.”

“Aşk filmlerininn unutulmaz Yönetmeni Ertem Eğilmez . Özgün bir sinema adamıydı. Ertem Eğilmez, Türk sinemasında insan duygularını en iyi şekilde harekete geçirebilen yönetmenlerin en başında gelir. O Türkiye’de sinema seyircilerinin kalbi nasıl kazanılır konusunu en iyi bilen yönetmenlerden biridir. İnsanlar yaşadıkça Ertem Eğilmez filmleri defalarca seyredilmeye devam edecektir. Nev-i şahsına münhasırdı. ”

“Her resminden imzası anlaşılacak, gerçeküstücülüğü, kendine has tarzıyla görsel bir şölene dönüştürmüş, delilikle dahiliğin kesiştiği noktayı temsil eden, rüyalarını resmeden, özel bir yetenek, sıradan olmayan karakteri ile büyük sürrealist Salvador Dali… Nevi şahsına münhasır sanatçı. Dali, aynı zamanda bir yazar, düşünür, bilim adamı, tasarımcı ve film yapımcısıydı.”

“Ülkesine ve insanına olan sevgisi, alçakgönüllülüğü, sempatikliği, vizyonerliği, renkli kişiliği ve enerjisi ile iş hayatındaki başarıları hala hatırlanırken Türk halkının gönlünde yer etmiş çok değerli Sakıp Sabancı…Paylaşmanın büyük bir mutluluk kaynağı olduğunu her zaman dile getiren nev-i şahsına münhasır insandı.  Sosyal ve kültürel hayatın çeşitli alanlarında vakıf, üniversite ve müzeleriyle insan hayatında kalıcı farklar yaratacak projelerin hayata geçirilmesini sağladı.”

Hali ve tavrı ile farkedilen ya da sıyrılan kişidir. Takdir edilir, hayran kalınır. Unique, kendine has, sanki yalnızlık içinde, benzersiz özellikleri kendinde bulunduran, değişik, bazen tuhaf, has üslup, karakter  ya da kendine özgü davranış tarzına sahip, özel, manalı, basiretli ve şuurlu. Böyle tanımlarız bu insanları. Bazen muğlak olur bu söylenen söz, sahibi için. Durumu idare etmek için de mümkün. Genel olarak olumlu yönde ifade edilir ama.

Nev-i şahsına münhasır.. Hem farklı hem de orijinal veya özgün olmak.. Her ikisini aynı anda bir arada barındırmak.. Her ikisinin de müspet tezahürlerini sentez haline getirebilmek.. Farklı olmak adına herhangi bir menfinin veya menfiliğin gölgesi olmak yerine, müspet ve orijinal bir ışık yayarak, bütün gölgeleri yok etmek.. Böyle bir pencereden bakarak tanımlamakta fayda var..

Dışavurumculuk akımının en güzel açıklamalarından birisi şudur: bireysel duruşlarıyla nevi şahsına münhasırlar hareketi.

Böyle kimseler içe dönük değildir, içine kapanık ya da karamsar ruh hali içinde değildirler genellikle. Bazı yetenekleri, yetkinlikleri, becerileri göz önündedir. Bu bir sanatçı belki, belki bir felsefeci, bir yazar, başarılı bir iş adamı, reklamcı, tercihleri ile, seçimleriyle, yaşam stili ile, tavırları ve hatta söylemleri ile anlaşılır. İzlenimler, duygular, sezgiler, yorumlar, tavırlar açığa çıkar naturel olarak ve gözler önüne serilir. Bu süreç dışavurum sürecidir. Yarattığı eserlerde ya da yaşamda yarattığı sonuçlarla ve haleti ruhiyesi ile anlaşılacaktır. Tecrübeler ve hisleri algılanacaktır. Özgünlük, içtenlik, doğallık, bireysellik ve samimiyet içinde, asla zorlamadan, içinden geldiği gibi, modellemeden ortaya çıkar.

Bu kimselerin ilham aldığı kaynakları mutlaka vardır ama bu nitelik içten gelen ve aslında taa doğuştan var olan birşeydir. Buna sahip olmak ve böyle anılmak çok güzel bir duygu. Hepimizin böyle yönleri var, hepimiz farklıyız. Gerçekliğe bağlı kalmak, ya da insanların hoşuna gitmesi gibi bir amaç taşımamalı. Özel yönlerimizi bilmeli, ortaya koymalıyız ki yaşamdan sonra da kalıcı kalalım…

Başkası olma, kendin ol….Kendimize doğru yolculuk….

İş hayatında en önemli konu, işletmelerin kendisi olma kuralıdır. Pazarlama dünyasında çok karşılaşırız. Rekabet sonucunda kendine özgü yaratıcı markaların nasıl güçlendiğine ve başarılarına şahit olmuşuzdur.  Taklit ederek asla bir yere varılmaz. Arkada izler bırakacak hikayeler olmalı. Robert Frost’un çok güzel bir sözünü hatırlatmak isterim. “Ormanda karşıma iki yol çıktı ben az gidilmiş olanı tercih ettim.”

Başarı için, hiç olmayanı yapmalı, kimsenin gitmediği yoldan gitmeli, özgün bir hal ortaya koymalı. Kişilikte, üslupta, durumda, mekanda, ekolde, işletmenizde ve yaşamınızda “nev-i şahsına münhasır” olarak anılmanızı  dilerim.

Ayşen Arıduru

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir