Bir Tablo Üç Saat

Bir tablo hayal edin 

Manzarası, şamdanları, duvardakileri

Alev Alev yanan kandela, altın ve ışık hüzmesi ile

Önündeki sehpada yudumladığı bir bir damla

Üç tane yeşil erik, onbeş fıstık, bayram şekerleri, limonu

Sembolleri, yeşil bitkisi ile nefes alan bir görünüm

Paha biçilemeyen bir estetiğin ortasında konakladığı

Hem yalnız hem çok kalabalık halde, ikisi de birden

Ödevler yapılmıştır, görevler yerine gelmiş, içi rahat oturmuştur minderine

Düşünceli ve hassasiyetle, sevgi ve saygının sonsuzluğunda

Yorgun bitkin düşmüştür aslında da, hayatına da yanmıştır

Yalnız dekorunda, iletişimi büyüttüğü, ses kadar yakın biridir aklındaki

Güçlü bir bağın olduğunu bildiği, ortak bir duyguda kesişiverdiği

Nefesin değerini daha çok anladığı

Gemiler ve parlayan yıldızlar kucağında olsa da

Hüznün tam ortasındadır, dala dala gecenin mavisine, suyuna

Diğer yarısı yoktur yanında, onsuzluğu düşünür  

Akşam saati, henüz hava kararmadı, demlenme vakti

Akıp gider olağanca hızı ile gece gelir usul usul yerleşir yanına

Yaşadığı his kalır geriye ve de yaşattığı, belki birazını paylaşarak

İfade edebildiği kadardır duygusu, uzaktan olabildiğince

Birbirinle olamamanın verdiği hüzün ve şevk ile

Düşünür durur, devam eder yudum alışkanlığına

Ta ki bir sonraki koyu mavi geceye kadar

Bir gün sonrası yakındır, kavuşacaktır görmeye

Yaşayacakken en güzelini, hem de tam o anda

Özlem içinde, iyice bir hüzün basmıştır, efkar vakti

Gülümseyerek bakar önüne, ama huzurlu ama inançlı

Tüm çizgi ve renklerin ortasında bir kendinden geçme musikisidir duyduğu

Zemin sağlam, bir şey olmaz, ancak dünyanın sonu bir afet, sebeptir yok olmasına ve son nokta…Gece bitti. Tablo tamamlandı. Artık rüya vakti.

Ayşen Arıduru

28 Mayıs 2020