Herşey Sende Gizli

CEO’s Üst Düzey Yöneticilerin İş ve Yaşam Dergisi/2011/Sayı 74

Gün kırık bazen, kırılgan… Sarfedilen sözler, gerçekler, öyleymiş gibi gösterilenler, bilmeden yapılan eylemler… Anlık değişimler, kararlar, amaçlar, istekler ve peşinden gidilenler…

Gece sessiz, suskun, bazen yalnız, bazen dolu dolu, muhakemeler, zihin oyunları, güvenilirlikler bazen güvensizlikler…

Bilinenler, bilinmemezlikler, duruşlar, tarzlar, tercihler…

Birine öyle davranırken, başkasına böyle davranmaklar…

Sorgulamalar, yargılamalar ya da  sorgulanmaları bilmeler…

Hazin duygular, küsmüşlükler, yeniden başlayışlar…Yeniden ayağa kalkışlar, güçlenmeler..

Umursamazlıklar…

Takılmışlıklar…

İnanılmaz bir devinim ve döngü.

Sadece senin bildiğin…

İnsanı, insanın kendinden başka hiç kimse en iyi bilemez ve tanıyamaz. İnsan aklında neler kuruyor neler planlıyor, planladıklarını hayata geçirirken nelerle karşılaşıyor? Aynı tip durumlarda, karşısında bulunan insana ve yaşanmışlıklara göre farklı tepkiler verebiliyor, farkı yaklaşımlar sergiliyor.

Gerçeklik en zor şey. Bunu başarabilen, içi ne ise, dışı da o olan, sözleriyle davranışları aynı olan insan tipi, kolay değil.

Vefa ve samimiyet ilk prensibimiz olmalıdır. Eğer hatalar varsa bir daha aynı hatalara düşmemeliyiz. Ve hata yapmaktan korkmamalıyız. Kendimizle ilgili zayıf tarafların farkında olmalı ve onları geliştirmeliyiz. Yapılmış yanlışların, kusurların, geçmişin üzerinde konuşmak gereksiz ve manasızdır. Kelimelerin gücünün farkında olmalıyız. Sarfedilen sözler değerlidir. O nedenle düşünerek konuşmak ve gerçeklik içinde konuşmak, bazen de susmayı bilmek lazım. İhtiyatlı davranmak, düşünceli olmak erdemdir. O zaman hatalar daha az yapılır.  

Susmak içsel bir konuşma. Zor ve anlamlı olması da bundandır. Kalbi dinlemektir. Bu zamanlar, nefes almak, daha iyi düşünebilmek ve muhakeme yapabilmek için fırsatlardır. Kendimizle başbaşa olduğumuz anlardır.

Kargaşalı durumlarda büyüklüğün, olgunluğun, insanlığın göstergesidir. Boşa konuşmamak, çok konuşmamak, gereksiz konuşmamak şarttır.

Seçememiş ve hiçbir zaman bilememiş olsak da varlık sebebimizi;

Varız ya ,  var olma şeklini sadece doğmuş olmanın mecburiyetiyle yüklenmiş de olsak Varız ya…

Var olduğumuz için sorumluyuz ya kendimizden, çemberimizden, çemberimizde döndürdüklerimizden…Tüm yaşadığımızdan ve yaşattığımızdan…

Sen varsın diye aşk var, sevgi var, merhamet var, saygı var, pişmanlık var, öfke var, kin var, hırs var çemberinde döndürdüğün yaşanmışlıklarınla , çemberinde olanlar için…olduklarınla…

Ama öfkeye, nefrete ne gerek var. İnsanları üzmeye, bencil davranmaya, intikam almaya, hep menfaati düşünmeye ne gerek var. Tüm insanlar doğa olarak aynıdır öz iyidir ama yaşamların içinde pratikte maalesef farklı davranış stili ve karakterler oluşur.  

Yukarıda bahsettiğimiz herşey ‘’Ahlak’’ kavramına girmektedir.  Ahlak, insani ve bilinçli bir duygu ve tutumdur.  Temel ilkeleri, prensipleri, etikleri ve  referansları vardır. Doğru duygu, düşüncelerle, amaçlara yönelik eylemler için  bir anlayışı gösterir. Anlamı etikliktir, iradedir, kültürü yansıtır ve toplumsal bir bakıştır. Seçim ve hareketlerde ilkeler ve ölçütler mutlak vardır. Değer yargılarını, yaşamın kurallarını, disiplinleri içerir. Amaç en iyiye ulaşmanın ve mutlu olmayı istemenin kuralıdır. Zaaflara yenik düşmeden, zaaflığın etkisinde kalmadan, bilgelikle, ideal ile estetik ve nazik yargı ve davranış içinde, en üstün değerdir. Kendine ve yaşamındakilerinden gelen övgü ve takdirin nesnesidir.

Duygu ve yetkinliklerin dengeli bir şekilde gelişip devam etmesi için Ahlak duygusuna ihtiyaç vardır. Bu duyguların dengelenmesi halinde insan, kendi hayatında denge sağlayacak ve gittiği istikameti daha iyi görebilecektir. Elde edebileceği en yüksek tatmini ve hazzı yaşayacaktır. Zaten amaç da hazzı artırmak, mutluluğu sürekli kılmak ve tüm üzüntülerden, hüzünlerden  uzak durmak değil mi ki? Ahlak; Güvenilir bir şahsiyet olmayı, dürüst ve  iyiliksever olmayı, sözünde durmayı, terbiyeli olmayı ve tedbirli davranmayı gerektirir.  İş ilişkileri (ast-üst),  aile ilişkileri (eşler arasında ve ebeveynler ile çocuklar arasında) , arkadaşlık ilişkileri, kardeşlik ilişkileri’nde bunlara özen göstermeliyiz. Menfaatler, ahlak ve adaleti engelleyen en önemli faktördür. Menfaat duygularından uzaklaşmalıyız. 

HERŞEY SENDE GİZLİ…GERÇEKLİĞİNDE…

Herşey senin içinde: Ahlakın, erdemin, insanlığın, doğruluğun, gerçeklerin,  bağlılığın, iyi niyetin, adaletin, sevgin, öğreticiliğin, amaçların, isteklerin, zaafiyetlerin, vicdanın, iç konuşmaların….Sen varsın diye herşey var….

Konfüçyüs’ün özetlediği ahlaki ilkeler şu beş temel erdemden ibarettir.

En geniş bir şefkat (sevecenlik) anlamında kullanılan İnsanlık

Herkese eşit muamelede bulunmak ve herkese hakkını vermek olan Adalet

İnsanlığı her çeşit gerilemelerden ve bozukluklardan kurtaracağı için din ve törelere uymayı sağlayan Bilgelik

Ruhun kurtuluşu ve tehlikeden korunmasını sağlayan  Doğruluk

İnsanı ikiyüzlülüğe ve yalancılığa götüren yapmacık tavır ve hareketlerden çekinmeyi emreden Sadakat ve İyi niyet’tir.

Konfüçyüs’ün Dokuz Düşüncesi


Egitimli insanların dokuz düşüncesi vardır;Baktıklarında, berrak görmeyi düşünürler…
Dinlediklerinde, iyi duymayı düşünürler…
Görünüşleri bakımından sıcak olmayı düşünürler…
Davranışlarında, saygılı olmayı düşünürler…
Konuşmalarında, doğru olmayı düşünürler…
İşlerinde, ciddi  olmayı düşünürler…
Kuşkuya düştüklerinde, soruları nasıl soracaklarını düşünürler…
Öfkelendiklerinde, sorunları düşünürler…
Kazancı gördüklerinde, adaleti düşünürler…

Eğitimli insanlar adaleti ilke edinir ve onu düzenli bir biçimde yürütür; onu alçak gönüllülükle kurar ve sadakatla gerçekleştirir. Eğitimli insanlar öncelikle adalete değer verir. Eğitimli insanlar adalet olmadan cesaret sahibi olunca asi olurlar. Küçük insanlar adalet olmadan cesaret sahibi olunca haydut olurlar.

Konfüçyüs (İ.Ö. 551-478) şöyle der: “Hiç erişemeyecekmişsin , ya da yitirecekmişsin gibi çalış.” Konfüçyüs, çalışma ahlakının önemi üzerinde duran düşünürlerin başında gelir. Konfüçyüs’e göre çalışma, mutluluğa ve refaha ulaşmanın yoludur.

Onun ahlakı; Sonsuzcasına yüce, basit , duyulur, akıl ve doğanın saf kaynaklarından çekilmiş (süzülmüş) bir ahlaktır.

Ayşen Arıduru

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir